Ebru Arıkan kimdir’ i anlatmak yerine, hayatımdaki en önemli dört şeyin ne olduğunu ifade etmek isterim.

Çünkü yaptıklarım ve gelecekte yapmak istediklerim bu dört önemli şey etrafında biçimlenmektedir.

İlk vazgeçilmezim, genetik kodlarıma işlendiğini düşündüğüm rahmetli babam Sn. İbrahim Arıkan’ın eğitim aşkıdır. Çocuklara, gençlere verdiği değer ve onlara olan inancıdır. Bu beni sürekli araştıran, öğrenen biri yaptı ve öğrendiklerimi paylaşmaya teşvik etti.

Türkiye’ ye döner dönmez öğretmenlik sertifikamı aldım. MEF Ulusal Okullarının kuruluş yıllarındaki tüm idari sorumluluklarıma ilaveten okul bünyesindeki Bilim Kurulu çalışmalarına da katılarak kendimi akademik anlamda da geliştirmeye gayret ettim. Yirmi yılı aşkın bir süredir çalıştığım MEF Eğitim Kurumları bünyesinde MEF Uluslararası Okul’unda kuruluş dönemi ve sonrasında yönetimde görev aldım.

İkinci vazgeçilmezim, her şeyin başı olan sağlıktır. İnsanlara ve tüm canlılara armağan olan mükemmel dengenin korunması ve koruyucu yaklaşımların tüm bireylerce içselleştirilmesi gibi bir hayalim var. Bu amaca hizmet etmek ve kendimi bu alanda geliştirmek adına yurt dışında araştırma ve çalışmalarım oldu.

Üçüncü vazgeçilmezim doğanın içinde bir yaşam ve beraberinde tabi ki doğa sporlarıdır. Yelken ve scuba öncelikli olmak üzere yoga, sky dive gibi bana özgürlük hissi veren, dinginleştiren hobilerim başlı başına bir keşifler bütünüdür. Her bir canlının kendi habitatındaki hassas dengelerine şahit olmak büyük bir haz kaynağı ise de, bana doğayı korumak adına insanlığa düşen sorumluluğu her seferinde tekrar hatırlatır. İlk fırsatta kitesurf yapmayı ve ilerki yaşlarda da golf sporunu öğrenmek istiyorum.

Son vazgeçilmezim ise sanattır. Atatürk “Sanatsız toplumların hayat damarlarından biri kopmuştur” demiştir. Bilim ve fen disiplinleri yanında sanatın önemini vurgulamaktadır. Yaratıcılığın, sanatın aykırılığındaki dinamizmi ve de sorgulatabilme becerisi olmadan toplumların dönüşemeyeceği, salt bilim yada inanç sistemlerinin yaşamı eksik ve yavan bırakacağını düşünüyorum. İçine doğduğumuz bu mükemmel düzeni, evreni yeterince tanımadan ve hakikate ulaşamadan kısır bir yaşam döngüsünü kimse haketmiyor. Bu sebeple sanatı her daim hayatın içinde tutmak, beğendiğim eserlerin emanetçiliğini yapmak üzere koleksiyonerliğe başladım. Sanatın sınırsız dünyasında gezinmeyi çok seviyorum.

Çünkü yaptıklarım ve gelecekte yapmak istediklerim bu dört önemli şey etrafında biçimlenmektedir.

İlk vazgeçilmezim, genetik kodlarıma işlendiğini düşündüğüm rahmetli babam Sn. İbrahim Arıkan’ın eğitim aşkıdır. Çocuklara, gençlere verdiği değer ve onlara olan inancıdır. Bu beni sürekli araştıran, öğrenen biri yaptı ve öğrendiklerimi paylaşmaya teşvik etti.

Türkiye’ ye döner dönmez öğretmenlik sertifikamı aldım. MEF Ulusal Okullarının kuruluş yıllarındaki tüm idari sorumluluklarıma ilaveten okul bünyesindeki Bilim Kurulu çalışmalarına da katılarak kendimi akademik anlamda da geliştirmeye gayret ettim. Yirmi yılı aşkın bir süredir çalıştığım MEF Eğitim Kurumları bünyesinde MEF Uluslararası Okul’unda kuruluş dönemi ve sonrasında yönetimde görev aldım.

İkinci vazgeçilmezim, her şeyin başı olan sağlıktır. İnsanlara ve tüm canlılara armağan olan mükemmel dengenin korunması ve koruyucu yaklaşımların tüm bireylerce içselleştirilmesi gibi bir hayalim var. Bu amaca hizmet etmek ve kendimi bu alanda geliştirmek adına yurt dışında araştırma ve çalışmalarım oldu.

Üçüncü vazgeçilmezim doğanın içinde bir yaşam ve beraberinde tabi ki doğa sporlarıdır. Yelken ve scuba öncelikli olmak üzere yoga, sky dive gibi bana özgürlük hissi veren, dinginleştiren hobilerim başlı başına bir keşifler bütünüdür. Her bir canlının kendi habitatındaki hassas dengelerine şahit olmak büyük bir haz kaynağı ise de, bana doğayı korumak adına insanlığa düşen sorumluluğu her seferinde tekrar hatırlatır. İlk fırsatta kitesurf yapmayı ve ilerki yaşlarda da golf sporunu öğrenmek istiyorum.

Son vazgeçilmezim ise sanattır. Atatürk “Sanatsız toplumların hayat damarlarından biri kopmuştur” demiştir. Bilim ve fen disiplinleri yanında sanatın önemini vurgulamaktadır. Yaratıcılığın, sanatın aykırılığındaki dinamizmi ve de sorgulatabilme becerisi olmadan toplumların dönüşemeyeceği, salt bilim yada inanç sistemlerinin yaşamı eksik ve yavan bırakacağını düşünüyorum. İçine doğduğumuz bu mükemmel düzeni, evreni yeterince tanımadan ve hakikate ulaşamadan kısır bir yaşam döngüsünü kimse haketmiyor. Bu sebeple sanatı her daim hayatın içinde tutmak, beğendiğim eserlerin emanetçiliğini yapmak üzere koleksiyonerliğe başladım. Sanatın sınırsız dünyasında gezinmeyi çok seviyorum.